Tek kelime İspanyolca bilmeden eş durumundan geldiğim Madrid'te ilk olarak
gündelik yaşamımı kolaylaştırmak adına en azından başlangıç seviyesinde olsa
bile, az biraz İspanyolca öğrenmeye karar verdim. Bir yıl kadar hiç de az
olmayan bir süre burada yaşayacaksak eğer bu dili öğrenmem gerekiyordu. Bu
kararda eşimin bana bu konuda müthiş destek vermesinin de büyük payı olduğunun
altını çizerim. Yoksa yıllarca İngilizce öğrenmeye çalışan birisi olarak dil
öğrenme konusunda önyargı ve korkuları olan, aslında daha çok bıkkınlık ve
isteksizlik duyan bir Türk eğitim sistemi mağduruyum.
İspanyolca maceram ilk olarak Madrid'te bir
belediyenin İspanyolca kursunda başladı. Bir dili, sıfırdan o dilin anavatanında
"yaşayarak" öğrenmek çok kolay olmuyormuş! Doğrusu bu mütevazı kursun
desteği benim için çok şeyi kolaylaştırdı!
Yeni öğrendiğim bu dili gündelik yaşamda ufak ufak kullanmaya başladığım ilk zamanlar içimi bir heyecan, sevinç sardı. Abartılı gelebilir bu ifadeler ancak ben öğrendiğim bu dili gündelik hayat içinde kullandığım vakit, yabancı bir dil bilmenin ne kadar önemli olduğunu fark ettiğimi ifade etmek istiyorum. İngilizce biliyor olmak beni hiç bir zaman böyle hissettirmemişti. Oysa iyi derecede İngilizce eğitim veren bir orta öğrenim kurumundan mezun olmuş ve Türkiye'deki pek çok kişiye göre dil konusunda ayrıcalıklı konumda olan birisiyim. Bilemiyorum, İngilizce'nin bahtsızlığı belki de ülkemizde tüm sınavlarda dayatılan bir dil olmasıdır. Tabii bir de YDS (eski adıyla KPDS) gerçeği/kâbusu var ki başlı başına insanı İngilizce'den soğutan bir süreç!
Yeni öğrendiğim bu dili gündelik yaşamda ufak ufak kullanmaya başladığım ilk zamanlar içimi bir heyecan, sevinç sardı. Abartılı gelebilir bu ifadeler ancak ben öğrendiğim bu dili gündelik hayat içinde kullandığım vakit, yabancı bir dil bilmenin ne kadar önemli olduğunu fark ettiğimi ifade etmek istiyorum. İngilizce biliyor olmak beni hiç bir zaman böyle hissettirmemişti. Oysa iyi derecede İngilizce eğitim veren bir orta öğrenim kurumundan mezun olmuş ve Türkiye'deki pek çok kişiye göre dil konusunda ayrıcalıklı konumda olan birisiyim. Bilemiyorum, İngilizce'nin bahtsızlığı belki de ülkemizde tüm sınavlarda dayatılan bir dil olmasıdır. Tabii bir de YDS (eski adıyla KPDS) gerçeği/kâbusu var ki başlı başına insanı İngilizce'den soğutan bir süreç!
Belediyede İspanyolca dil eğitim kursu daha çok
"konuşma" üzerinden yürütülmektedir. Gramer bilgisi geri plandadır ve
ancak derslerde yeri geldiğinde değinilmektedir. Dünya tatlısı öğretmenimiz
Victoria başta hepimizi konuşturmak için yoğun bir çaba sarf etse de sonraları
"aranızda konuşmayın!" uyarısını sıkça tekrar etmek zorunda
kalmıştır. Nijerya'dan Bangladeş'e, Fas'tan İngiltere' ye farklı milletlerden
öğrencilerin yer aldığı bir sınıfta "kendi aranızda konuşmayın!"
uyarısı yapmak zorunda kalması aslında emeğinin karşılığını çoktan aldığını
göstermektedir :)
Kurs, haftada iki gün olup, ikişer saatten toplam
dört saattir. Her dersin başında Victoria bize "Que has hecho?" (Ne
yaptın?) diye sorar ve biz öğrenciler de görüşmeyeli neler yaptığımızı sırayla
anlatırız. Konuşma pratiği açısından eğlenceli ve öğretici bir çalışma olduğunu
düşündüğüm için her hafta dersin başında sınıfta anlattıklarımı not etmiştim.
Bu notlardan derlediğim aşağıdaki yazılar bu zamana kadar öğrendiklerimin bir
özeti gibi oldu.
Elbette İspanyolca'yı yeni öğreniyor olmam
nedeniyle bu metinlerde bir çok hata vardır. İşte bu yüzden ileride dönüp bu
notlara baktığımda bulduğum hataları düzelteceğim günü iple çekiyorum :)
Kursumuz Haziran ayı ortasında yaptığımız yıl sonu partisi ile birlikte tatile girdi. İki ay sürecek yaz tatilinin ardından Eylül ayında yabancılar için İspanyolca dil kursu kaldığı yerden devam edecek.
Yıl sonu partisinde kursiyerler gruplar halinde çeşitli gösterilerle sahne aldı. Yabancılar sınıfı olarak, ki sınıf arkadaşlarımızın çoğu o gün orada değildi, biz de İspanyolca bir şarkı seslendirdik. Daha doğrusu sesimiz pek duyulmasa da İspanyolca bir şarkıya eşlik ettik :)
Amor Marinero - Macaco
Amor Marinero - Macaco
Yıl sonu partisinde özellikle yaşları büyük ama ruhları genç olan kursiyerlerin gösterilerini izlemek de oldukça eğlenceliydi. Yıl boyunca yaşıtlarıyla keyifli vakit geçiren bu ihtiyar delikanlıların (kadınlı erkekli) yıl sonu partisinde de keyiflerine diyecek yoktu. Eğlenirken bizleri de eğlendirdiler.
Anladım ki burada insanlar yaşlanıyor ama Türkiye'deki gibi yaş kemale erdi diye kimse 'yaşamaktan' geri durmuyor, yaşlanmaya devam ediyor... ne güzel!
Kurs süresince belirli aralıklarla düzenlenen çeşitli gezilere katıldık. Elbette dilini öğrendiğimiz kentin kültürü, tarihi ve hatta yemekleri bir bütünü oluşturan parçalar. Dil öğrenmeyi bu parçalardan bağımsız başarmak mümkün değil.
kurs gezilerinden kareler |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder