İspanya, mimari
harikaları ve kültürel zenginliğinin yanı sıra doğal güzelliklerinden de taviz
vermeyen muazzam bir ülke. Her bölgesi birbirinden o kadar farklı ki, insana
aynı ülke toprakları içinde olduğunu unutturuyor. İşte Galiçya da İspanya’nın, her
biri ayrı muhteşem olan, bölgelerinden sadece birisi.
Ülkenin kuzey ve
kuzey-batısında yer alan bu bölgeye gitme arzumuz gezi rehberlerinde buraya ait
fotoğrafları görünce filizlenmişti. Dolayısıyla Google da yaptığımız aramada
karşımıza çıkan ilk görseller yolculuk kararı almamız için yeterli oldu. Diğer
taraftan mimari yapılar, müzeler, katedraller derken bu anlamda müthiş bir
doyuma da ulaşmıştık zaten. Sıra doğada biraz nefes almaya gelmişti.
Bu bölgenin en
önemli şehirleri Lugo, Santiago de Compostela, Vigo ve A Coruña’dır. Ayrıca hem
kuzey hem de batıda kıyı şeridi boyunca görülmeye değer pek çok doğal güzelliği
barındırır. Bölgeyi gezmenin en uygun yolu tüm bölgeyi içine alan bir tura
katılmak ya da araç kiralamak olabilir. Bu yollardan birini tercih etmediğimiz
için bizim gezimiz, ne yazık ki başlangıçta belirlediğimiz güzergâhta
gerçekleşmedi. Şehirlerarası ulaşım imkânlarının kısıtlı olması listemizde yer
alan pek çok şehri göremeden eve dönmemize sebep oldu. Ama olsun planlar
tutmasa da yine de muhteşem manzaralar görmüş olmak bizi epey tatmin etti.
Güzergâhımızı
Madrid → Lugo → Foz → Ribadeo → Viveiro → A Coruña → Santiago de Compostela →
Vigo → Madrid şeklinde belirlemiştik. Ancak dediğim gibi evdeki hesap bazen
çarşıya uymuyor. Seyahatlerin cilvesidir bu, hiç hesapta olmayan durumlarla
karşılaşabilirsin. Yola çıkarken planlı olmak önemlidir ancak yolda her şey
planlandığı gibi gitmeyebilir.
Madrid-Lugo otobüs
biletini, önceki seyahatlerimizde olduğu gibi, yine ALSA dan aldık. Ancak bu
sefer kalkış terminali, Renfe ve Metro nun “Méndez Álvaro” durağında yer alan,
“Estación Sur” idi.
Madrid’te otobüs terminallerindeki düzen hoşuma gidiyor. Özellikle, otobüslerin bulunduğu tarafa sadece yolcuların geçebildiği bir sistemin Türkiye’de uygulanmasını çok arzu ederdim. Mesela, asker uğurlamalarında izdiham tehlikesi yaşanan AŞTİ’de bunun elzem olduğunu düşünüyorum.
Madrid "Estación Sur" Otobüs Terminali |
Madrid’te otobüs terminallerindeki düzen hoşuma gidiyor. Özellikle, otobüslerin bulunduğu tarafa sadece yolcuların geçebildiği bir sistemin Türkiye’de uygulanmasını çok arzu ederdim. Mesela, asker uğurlamalarında izdiham tehlikesi yaşanan AŞTİ’de bunun elzem olduğunu düşünüyorum.
Madrid’ten 7 saat
süren yolculuk sonrası Lugo Otobüs Terminaline vardık. Otelimiz, “Villalba 2,
Lugo” adresindeydi. Terminaldeki danışmaya buraya nasıl gideceğimizi
sorduğumuzda 1,5 saat sonra kalkan otobüse binmemiz gerektiğini söyledi. O an
biraz şaşırdık çünkü otel yorumlarında otelin konumunun çok iyi olduğu ve hatta
otobüs terminaline yürüme mesafesinde olduğu yazıyordu. Ancak otobüsün üzerinde
Villalba yazdığını görünce pek üzerinde durmadık, yanlış anladığımızı düşündük.
Neticede internette yazan her yorum da kanun hükmünde değildi ya hoş! Neyse
yaklaşık 1 saat süren yolculuktan sonra Villalba’daydık. Bu arada yağmur ve
rüzgar işleri biraz daha zorlaştırıyordu. Oteli ararken şehirde dört döndük,
ama ne yazık ki bulamadık, çünkü otel burada değildi! Yanlış yönlendirme sonucu,
bir nevi, Ankara’da Tirebolu Sokak’a gideceğimize direkt Tirebolu’ya gitmiştik.
Ayrıca Lugo’ya dönüş için son otobüs yarım saat önce şehirden ayrılmıştı. Aksilikler
birbiri ardına gelmişti ve yapacak bir şey yoktu. Yağmurdan korunmak ve bir
şeyler atıştırmak için bir yere girdik. Tabi wi-fi de ihtiyacımız vardı. Gece
konaklayacak bir yer bulmalıydık.
Villalba küçük bir
yer, turistik değil ve hatta pek gelişmemiş bir yer. Sanırım turistlerin ve
daha çok bu dönemde hac yolunu (Camino de Santiago) kullanan hacıların geçiş ve
konaklama noktası. Bu nedenle sayıları çok olmasa da, en azından kalacak bir otel bulmak mümkün.
Çok lezzetli bir
tortilla ile açlığımızı giderdikten sonra hemen yakındaki bir otele giriş
yaptık. Yolunuz buraya düşerse ki düşmesine hiç gerek yok, Hotel Vila Do
Alba’yı önerebilirim. 1 gece için olanakları gayet yeterli ve konumu otobüs
terminaline çok yakın.
Villalba’da
yaptığımız 1 gecelik konaklama “Galiçya’nın yıldızı” (Estrella de Galicia) ve “tarta
de queso” ile tanışmamıza vesile oldu. Bu da, pek çok aksilik yaşamış olmamıza
rağmen Villalba’yı güzel hatırlayacağız, anlamına geliyor :)
Galiçya'nın yerli birası - Estrella Galicia |
tarta de queso (peynirli kek) |
Ertesi sabah erken
saatte soluğu terminalde aldık. Sabah ilk otobüsle Foz’a gidecektik. Terminalde
bizim dışımızda 4 kişilik bir kadın grubu vardı. Buralar nedense terk edilmiş
gibi. Otobüs terminalinde çalışan tek bir yetkili yok. Her yer kapalı. Sadece
duvara asılmış bir kağıt var, otobüslerin geliş-gidiş güzergah ve saatlerini
gösteriyor.
Yadırgadığımız bu durumu sorduğumuz bir yerli, burada herkesin kendi aracı olduğunu ve dolayısıyla toplu taşıma araçlarını kimsenin kullanmadığını, belirtti.
otobüs seferleri çizelgesi |
Yadırgadığımız bu durumu sorduğumuz bir yerli, burada herkesin kendi aracı olduğunu ve dolayısıyla toplu taşıma araçlarını kimsenin kullanmadığını, belirtti.
Bu arada bileti, otobüse
bindiğinde gitmek istediğin yeri söyleyip, ona göre ödeme yaparak alıyorsun.
Otobüs firmasının adı ARRİVA. İnternet sitesinden de otobüs saatlerine
bakabilirsiniz.
Bölgenin tek otobüs firması ARRIVA |
Yaklaşık 2 saat
sonra Foz’daydık. Foz kıyıda güzel bir yerleşim yeri. Suyun olduğu yerler, hep
ayrı güzel görünmez mi göze zaten! Dalgalar o kadar kocaman oluyor ki bazen… İnsan
seyrederken büyüleniyor. Burada sörf yapan gençleri izledik biraz. Hava bize
göre oldukça serin, ama plaj, bulutlu ve rüzgarlı havaya rağmen güneşlenen
insanlarla kaynıyordu. Bu arada ben ceketle dolaşıyordum :)
Foz |
Foz'da bir balıkçı teknesi |
Foz Sahili |
Foz’dan ayrılmadan önce
deniz manzarasına nazır bir yere oturduk. Oturduğumuz masanın çevresindeki her
masada ortada bir ahtapot! Bu kadar insanın bir bildiği vardır diyerek biz de
aynısından söyledik ve sonuç: Muhteşem!
lezzeti muazzam bir "Ahtapot" servisi |
Buradan Playa de los
Catedrales’e yakın konumdaki otelimize taksiye ulaştık. Ne yazık ki başka bir
ulaşım aracı mevcut değilmiş. Yaklaşık 10 dakika süren mesafe 15€. Neyse ki
böyle bir imkân var. Evet, sırada bu yolcuğa çıkma nedenimiz olan yerdeyiz:
Playa de los Catedrales :)
Playa de Catedrales |
Otelimiz Casa
Amodara, doğa harikası bu plajlara, müthiş bir manzara eşliğinde 1 saatlik
yürüme mesafesinde. Bu kadar kesintisiz bir yeşili en son Doğu Karadeniz gezimizde
görmüştüm. Gerçi orada da devam eden HES çalışmalarının pek çok noktada yeşili
kesintiye uğrattığına şahit olmuştum.
Playa de Catedrales |
Playa de
Catedrales’i ziyaret etmek ancak suyun çekildiği saatlerde (gün içinde sabah ve
akşam olmak üzere belirlenen iki saatte) mümkün ve bununla birlikte günlük
ziyaretçi sayısı idare tarafından sınırlandırılmış. Bu nedenle ziyaret öncesi
kayıt yaptırmak gerekiyormuş. Bu konuda konaklayacağınız otelden yardım alabilirsiniz.
"Playa de Catedrales" ziyaret saat leri ve su seviyeleri hakkında bilgilendirme broşürü |
Biz akşam 18:40 için kayıt yaptırdık. Saat 15:30 da otelden ayrıldık döndüğümüzde saat 22:00 olmuştu ve biz zamanın nasıl geçtiğini hiç anlamadık!
Playa de Catedrales |
Playa de Catedrales |
Playa de Catedrales |
Gündüz plajlara
giderken her yer mükemmel görünüyordu ama akşam hava karardığında doğayla iç
içe olmak biraz korkutucu oldu. Otele dönüş yolunda korkmadım desem yalan olur.
Bir dolu çiftlik evinin, tarım arazilerinin, ormanlık alanların bulunduğu bir
bölgede akşam saatleri etrafta pek insan olmuyor. Daha ziyade köpek sesleri
eşliğinde kocaman bir karanlık.. Şehir hayatına alışmış bizler için oldukça
korkutucu!
Galiçya'da doğadan pozlar |
Galiçya'da yeşilin tonları |
Ertesi sabah
otelin, biraz eski model mobilyalarla dekore edildiğinden olsa gerek insanı bir
dönem filmi çekiminde hissettiren, restaurantında sabah kahvaltımızı yaptıktan
sonra Ribadeo’ya doğru yola çıktık. Yine tek ulaşım aracımız taksi ile!
Ribadeo |
Buralarda taksi şoförleri
bizdeki gibi konuşkan :) Hele Türkiye’den geldiğimizi duyunca çok
seviniyorlar.. İspanya’da karşılaştığımız çoğu kişi gibi bizi Ribadeo’ya
götüren şoförümüzde İstanbul’a tatile gelmiş ve Türkiye’yi çok sevmiş.. (o an
içimden geçiriyorum “Aksaray esnafıyla muhatap olmadığı belli, yoksa herkes
İrlandalı gibi şanslı değil” ;)) Türkiye
ile ilgili o kadar olumlu konuşuyor ki insan ne diyeceğini şaşırıyor..
Keyifli bir sohbet
eşliğinde 15 dakika sonra Ribadeo’daydık. Taksi 12 € tuttu. Şehir merkezinde bir
tur attıktan sonra denizin kokusu rüzgârla yüzümüze çarpsın diye limana doğru
yürüdük. Limandan şehre dönmek için dik yokuşlar çıkmaya gerek yokmuş meğer.
Şansımıza karşımıza bir asansör çıktı, fırsatı değerlendirdik :) Biraz da
hediyelikçi eşya dükkânlarında zaman geçirdikten sonra bu kıyı kasabasından da
ayrılma vakti geldi.
Ribadeo |
Ribadeo'da ulaşım aracı olarak bir "asansör" :) |
Yeni istikametimiz Santiago
de Compostela’ya giden otobüs Foz’dan kalktığı için önce Foz’a gitmemiz
gerekiyordu. Neyse ki Ribadeo - Foz arası otobüs seferleri bulunuyor. Yarım saat
sonra Foz’daydık ve 3 saat sonra ise Santiago de Compostela.. Avrupa’nın en çok
yağış alan yerlerinden birinde doğal olarak yağmurlu ve serin bir hava bizi karşıladı.
Şehrin merkezine gitmek için otobüs terminalinin çıkışında bekleyen belediye
otobüsü o an için en kestirme yoldu. Biz de o yolu kullandık.. Ancak terminalin kaldığımız otele ne kadar
yakın olduğunu ertesi gün bizzat tecrübe edecektik :)
Santiago de
Compostela uzun bir hac yolunun (Camino de Santiago) son durağı. Burada yer
alan ve Hıristiyan dünyasının en önemli dinsel yapılarından biri olan Santiago
Katedral’ine her yıl 100.000 den fazla ziyaretçi geliyor. Hacılar Katedral’e
girmek için sırada bekliyorlar. Yaklaşık 1000 yıllık tarihi olan bu yapıyı
içerden görmek için biz de hacılarla sıraya girdik. Girişte sadece “hacılar”
girebilir uyarısı da bize engel olmadı. Neticede buraya kadar gelmişiz,
görmeden olmaz! :)
Santiago Katedrali |
Hacıların konaklaması amacıyla Katedral'in hemen yanına inşa edilmiş otel |
Katedral'in Saat Kulesi |
Katedral Ziyaret Sertifikası |
Santiago de Compostela'nın eski şehir
merkezinde Katedral’in dışında pek çok tarihi yapı mevcut. Dönem itibariyle
şehir biraz kalabalıktı ama buna rağmen ara sokaklarda dolaşmak keyifliydi. Bir
gece konakladığımız otel de eski şehir içinde yer alıyordu ve Katedrale çok
yakındı. Eski taş binayı oldukça zevkli dekore etmişler, kahvaltısını da
beğendik.
Hotel Alda Algalia |
Madrid’e dönüş için
yine “otobüs” bileti aldık. Tren ve uçak bilet fiyatları ateş pahası olunca..
Neyse ki 7 saatlik otobüs yolculuğu yorucu olsa da sıkıcı değildi, aralarında
İngilizce, Almanca, İspanyolca konuşan yolcular eşliğinde çok kozmopolit bir
havada geçti :)
Santiago de Compostela Otobüs Terminali |
Galiçya’nın doğası
muhteşemdi. Yaşadığımız tüm aksiliklere rağmen burayı çok güzel hatırlayacağız.
Ve eğer bir kez daha gitme şansımız olursa, bu sefer özel arabayla
gideceğimizden hiç şüphem yok.. O hatayı bir daha yapmayız! :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder