Geziye çıkmadan önce
gidilecek yerle ilgili yapılan küçük araştırmalar doğrultusunda belirlenen plan-programa, gezi sırasında her daim sadık kalmak mümkün olmuyor. Ancak planlamanın
geziyi oldukça kolaylaştırdığı da yadsınamaz bir gerçek! Mesela Güney Fransa
gezimizin aşağıda yer alan programı bize bu gerçeği bir kere daha hatırlattı.
Marsilya Havaalanı
2 terminali olan küçük bir havaalanı. Biz Mp2 terminaline indik. Rynair,
Easyjet ve Pegasus gibi şirketlerin uçakları bu terminale iniyor. Terminalden
çıkıp sağ tarafa doğru yürüdüğümüzde otobüs durakları ve bekleyen otobüsleri
gördük. Buradan Marsilya şehir merkezine olduğu gibi Aix en Provence’e de
otobüs var. Hatta gördüğümüzde bir an için Marsilya’ya hiç uğramadan doğrudan
Aix en Provence’e mi gitsek diye düşünmedik değil ama sonra buraya kadar
gelmişken görmeden olmaz diyerek programımıza sadık kalmaya karar verdik.
Bagajımızı
görevliye verip otobüse bindik ancak biletler durakların karşısındaki ofisten
alınıyormuş. Otobüsten inip bilet almaya giderken otobüsün hareket etmesiyle
kısa süreli bir heyecan yaşadık, otobüs gitmeden bagajı son anda kurtardık. Siz
siz olun önce bagajı vermek gibi bir hata yapmayın! :)
Ticket Office' ten kişi başı
8.20€ ya aldığımız biletlerle otobüse atladık ve yaklaşık yarım saat sonra
Marsilya St Charles tren istasyonunun arkasındaki otobüs terminalindeydik. İndiğimiz
yerde Aix en Provence gideceğimiz 50 numaralı otobüsleri de gördük. Saatlerine
baktık ve hatta oradaki bir görevliye biletleri nereden alacağımızı sorduk. 10′-15′
gibi kısa aralıklarla otobüs kalkıyor ve biletleri şoförden alabiliyormuşuz. Bu
bilgileri edindikten sonra St Charles tren istasyonuna girdik, içerde biraz
yürüyüp Metro girişine kadar geldik. Burada gördüğümüz Vieux Port tabelasını
takip ederek dışarıya çıktığımızda muhteşem bir manzarayla karşılaştık.
Avrupa’nın çoğu şehrinde olduğu gibi buradaki tren istasyonu da bir başka
güzeldi. İstasyonun merdivenlerinden inip şehre daldık. Noailles metrosuna kadar yürüdükten sonra sağ tarafa
Canebiére caddesine döndük. Yolun sonunda Vieux Port (liman) daydık.
Ticket Office |
Notre Dame de la Garde Bazilikası |
Vieux Port |
Çok kısa süren (yarım
saat bile değil) bu yürüyüş sırasında geniş caddeler, tramvaylar, güzel yapılar
gözümüze ilişti. Limana vardığımızda bir yere oturup buradaki kısa vaktimizin
tadını çıkarmak istedik. Limana karşı bir cafe-bar’a oturup manzara eşliğinde Marsilya’nın
yerli birasının tadına baktık.
Marsilya yerli birası "Cacole" |
Buradan kalkıp
geldiğimiz yoldan dönerken sol tarafta bir turizm ofisi gördük. Gezecek
vaktimiz olmasa da içerip girip bir Marsilya haritası aldık. Belki bir gün bir
daha buraya yolumuz düşer ve gezme fırsatımız olur kim bilir..!? Bu arada
turizm ofisteki hediyeliklerin çoğunda Marsilya yerli birasının amblemini
gördüğümüzde, limandaki tercihimizin isabetli bir karar olduğunu fark ettik :)
Marsilya St
Charles’tan Aix en Provence’e yolculuğumuz yaklaşık yarım saat sürdü. Biletlere
kişi başı 6€ ödedik. Terminalden ayrılmadan önce ertesi gün için Nice biletlerini
almayı ihmal etmedik tabi. Otobüsle 2 saat 30′ süren yolculuk için biletlere
kişi başı 30€ ödedik. Sabah ilk trenin 09:00 da kalktığını da öğrendikten sonra
otelimize doğru yola koyulduk.
Aix en Provence’de
ayarladığımız yerin otel olmadığını, stüdyo dairesini tatilcilere kiralayan bir
mülk sahibi olduğunu anladığımızda biraz geç olmuştu. Hayır en kötüsü de
dairede yatak yerine bir kanepe ile karşılaşmak oldu :) Neyse ki otelin ( Bak
yine otel dedim! Kesinlikle ağız alışkanlığı :)) yeri çok güzel yerdeydi.
Terminalden buraya gelene kadar, bu küçük yerleşim yerinde görülmeye değer pek
çok yeri görmüş olduk.
La Rotonde |
Eşyaları
bıraktıktan sonra bir şeyler yemek ve şehirde dolaşmak için dışarı çıktık.
Yemek olayını riske atmamak (riskler: aç kalmak, çok para vermek… gibi) için
çevrede Mc Donalds ya da Burger King var mı diye baktık. Görünürde yoktu,
birilerine sormak gerekti. Burada öğrenci nüfusunun yoğun olduğunu da tam bu sırada
fark ettik :) Halden anlayan bir öğrencinin yönlendirmesiyle Rotonde çeşmesinin
bir ucundan Mirabeau caddesine girdik biraz yürüdükten sonra sol tarafta
buraların yerli Burger’ı “Quick” karşımızdaydı. Menülerin isimleri bile Burger
King’le aynıydı ama ne yazık ki lezzeti için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
yerel burgerci "Quick" :) |
Ertesi sabah Nice
giden ilk otobüse yetişmek için erken kalktık. Gece konakladığımız dairemizde
su ısıtıcısı vardı ve bu bize güne 1 fincan çay ile başlama fırsatı verdi ki,
yurtdışında böyle bir fırsatı yakalamak pek kolay olmuyor. Evden çıktıktan
sonra ev sahibinin isteği üzerine anahtarı kapının önündeki paspasın altına
koyduk. Türkiye’de artık yapamadığımız bu hareketi özlemişiz :) 20′ sonra
terminaldeydik. Biletlerin üzerinde Ligne 20 yazmasından hareketle 20 numaralı
perona ilerledik. “Ligne” nin otobüs numarası olduğunu anlamamız biraz zaman
aldı :) Neyse ki burası küçük bir terminal ve çoğu kişi Nice’ e gidiyor! Ayrıca
Fransızlar kibar insanlar olabilir ama ilginçtir biz sorularımıza anlaşır cevapları
daha çok buradaki İngiliz turistlerden aldık.
Aix en Provence Otobüs Terminali |
Bu arada otobüs
biletleri açık bilet olarak satılıyor, yani o gün içinde istediğin saatte
kullanabiliyorsun.
Yaklaşık üç saat
süren otobüs yolculuğunun sonunda Nice’ deydik. Ancak son durak ne yazık ki öngördüğümüz
terminal değildi. Otobüs bizi “Côte d'Azur” terminaline bıraktı ve burası
konaklayacağımız otele “1 saat” yürüme mesafesindeydi. Elbette tram, otobüs ya
da taksi gibi ulaşım araçları Nice’de de mevcut. Ancak şansımıza şehir içi toplu
taşıma araçlarının grevde olduğu bir günde etrafta taksi bulmak da pek kolay
olmadı.
Nice'de greve denk geldik. Tram, otobüs hiçbiri çalışmıyor :) |
Neyse ki otelimize
geç de olsa ulaştık. Bu arada oteli bulana kadar da küçük bir şehir turu yapmış
olduk :) Program saatini biraz geciktirmiş olsak da planda herhangi bir
değişiklik yapmayı düşünmedik. Otelimize 10 dakika yürüme mesafesinde olan “Nice
Ville” tren istasyonuna gidip Monaco-Monte Carlo için gidiş dönüş tren
biletlerimizi aldık (gidiş-dönüş 1 kişi için 7.50€ ödedik) ve yola koyulduk. 20
dakika sonra Monte Carlo’daydık. Bu bölgede tren ile ulaşım hızlı ve rahat. Ayrıca
trafik sorunu yaşamadan gideceğin yere vardığın için ideal!
Monaco'dan Monte Carlo Manzarası |
Monte Carlo’ya
indiğimizde bizi ilk olarak bir “yat fuarı” karşıladı. Nice’deki grevden sonra,
Monte Carlo’da yat fuarı süprizi hoş oldu :) Buraların zenginliği meşhur
biliyorduk ama yat fuarının da etkisiyle etrafın daha bir gösterişli göründüğü
de gerçekti.
Monaco'dan bir manzara |
Monte Carlo’yu ve Monaco’yu
yürüyerek yaklaşık üç saatte dolaştık. Monaco’da sarayı ya da Monte Carlo’da kumarhaneyi
ve muhtelif görülmesi gereken bazı noktaları görmeyi ihmal etmedik ama… en çok buraların
tepeden baktığımız manzarasını sevdik herhalde. Bir de gerçek zenginlerin nasıl
göründüğü görmek biraz farklı bir deneyim oldu ;)
Monte Carlo'da Tarkan Konseri :) |
Casino |
Monaco-Monte Carlo
gezimizden sonra gece konaklayacağımız Nice’e geri döndük. Nice’in en önemli
caddesinden deniz istikametinde, Avenue Jean Médecin’de kısa bir yürüyüşten
sonra, Place Massena’da fotoğraf çekip, çocuklar kadar yetişkinleri de
eğlendiren su gösterisini izledik. Sahilde gezintinin ardından Castle Hill’e çıkarak
Nice’e tepeden baktık ve sahili, denizi ile Nice’in muhteşem manzarasından günbatımının
da katkısıyla büyülendik.
Place Massena
|
Castle Hill'den Nice manzarası |
Ertesi gün sıra Güney
Fransa gezimizin son durağı olan Cannes’a gelmişti. Nice Ville’den trene
atladık ve yarım saat sonra Cannes’daydık. Yine tren istasyonuna yakın bir yerde konaklayacağımız için şanslıydık. Böylece zamandan epey tasarruf edebildik.
Cannes şehir olarak çok güzel, denizi bir harika.. Ayrıca küçük olduğu için tüm şehri yürüyerek keşfetmek hiç de zor değil. Burada geçireceğimiz 1 gün 1 gece süre olarak çok kısa görünse de biz vaktimizi olabildiğince dolu dolu geçirmeyi başardık. Hatta havanın çok güzel olması sayesinde Cannes’da
denize girme fırsatı bile bulduk. Gerçi su aşırı soğuktu ancak üzerine swarovski
taşlar dökülmüş gibi bir deniz suyu gördüğünde insan çok fazla direnemiyor, bu
ışıltılı denize dalmak istiyor. Biz de öyle yaptık :)
Son gün dönüş
sırasında ise güzel bir sürprizle buradan ayrıldık. Uçağımız Marsilya’dan
olduğu için Cannes’tan direkt Marsilya Havaalanına biletlerimizi almıştık. Aktarmalı
(2 tren+1 otobüs) olarak Marsilya Havaalanına giderken ilk bindiğimiz trende
muhteşem manzaralara şahit olduk. Denizin ışıltısı gözümüzü kamaştırdı. Eğer bu
güzergâhta siz de treni tercih edecekseniz baştan uyarayım trende tarafınızı
iyi seçin ;)