Güney Fransa Gezi Notları

Geziye çıkmadan önce gidilecek yerle ilgili yapılan küçük araştırmalar doğrultusunda belirlenen plan-programa, gezi sırasında her daim sadık kalmak mümkün olmuyor. Ancak planlamanın geziyi oldukça kolaylaştırdığı da yadsınamaz bir gerçek! Mesela Güney Fransa gezimizin aşağıda yer alan programı bize bu gerçeği bir kere daha hatırlattı.


Marsilya Havaalanı 2 terminali olan küçük bir havaalanı. Biz Mp2 terminaline indik. Rynair, Easyjet ve Pegasus gibi şirketlerin uçakları bu terminale iniyor. Terminalden çıkıp sağ tarafa doğru yürüdüğümüzde otobüs durakları ve bekleyen otobüsleri gördük. Buradan Marsilya şehir merkezine olduğu gibi Aix en Provence’e de otobüs var. Hatta gördüğümüzde bir an için Marsilya’ya hiç uğramadan doğrudan Aix en Provence’e mi gitsek diye düşünmedik değil ama sonra buraya kadar gelmişken görmeden olmaz diyerek programımıza sadık kalmaya karar verdik.

Bagajımızı görevliye verip otobüse bindik ancak biletler durakların karşısındaki ofisten alınıyormuş. Otobüsten inip bilet almaya giderken otobüsün hareket etmesiyle kısa süreli bir heyecan yaşadık, otobüs gitmeden bagajı son anda kurtardık. Siz siz olun önce bagajı vermek gibi bir hata yapmayın! :)


Ticket Office
Ticket Office' ten kişi başı 8.20€ ya aldığımız biletlerle otobüse atladık ve yaklaşık yarım saat sonra Marsilya St Charles tren istasyonunun arkasındaki otobüs terminalindeydik. İndiğimiz yerde Aix en Provence gideceğimiz 50 numaralı otobüsleri de gördük. Saatlerine baktık ve hatta oradaki bir görevliye biletleri nereden alacağımızı sorduk. 10′-15′ gibi kısa aralıklarla otobüs kalkıyor ve biletleri şoförden alabiliyormuşuz. Bu bilgileri edindikten sonra St Charles tren istasyonuna girdik, içerde biraz yürüyüp Metro girişine kadar geldik. Burada gördüğümüz Vieux Port tabelasını takip ederek dışarıya çıktığımızda muhteşem bir manzarayla karşılaştık. 


Notre Dame de la Garde Bazilikası
Avrupa’nın çoğu şehrinde olduğu gibi buradaki tren istasyonu da bir başka güzeldi. İstasyonun merdivenlerinden inip şehre daldık. Noailles  metrosuna kadar yürüdükten sonra sağ tarafa Canebiére caddesine döndük. Yolun sonunda Vieux Port (liman) daydık.


Vieux Port
Çok kısa süren (yarım saat bile değil) bu yürüyüş sırasında geniş caddeler, tramvaylar, güzel yapılar gözümüze ilişti. Limana vardığımızda bir yere oturup buradaki kısa vaktimizin tadını çıkarmak istedik. Limana karşı bir cafe-bar’a oturup manzara eşliğinde Marsilya’nın yerli birasının tadına baktık.


Marsilya yerli birası "Cacole"
Buradan kalkıp geldiğimiz yoldan dönerken sol tarafta bir turizm ofisi gördük. Gezecek vaktimiz olmasa da içerip girip bir Marsilya haritası aldık. Belki bir gün bir daha buraya yolumuz düşer ve gezme fırsatımız olur kim bilir..!? Bu arada turizm ofisteki hediyeliklerin çoğunda Marsilya yerli birasının amblemini gördüğümüzde, limandaki tercihimizin isabetli bir karar olduğunu fark ettik :)

Marsilya St Charles’tan Aix en Provence’e yolculuğumuz yaklaşık yarım saat sürdü. Biletlere kişi başı 6€ ödedik. Terminalden ayrılmadan önce ertesi gün için Nice biletlerini almayı ihmal etmedik tabi. Otobüsle 2 saat 30′ süren yolculuk için biletlere kişi başı 30€ ödedik. Sabah ilk trenin 09:00 da kalktığını da öğrendikten sonra otelimize doğru yola koyulduk.

Aix en Provence’de ayarladığımız yerin otel olmadığını, stüdyo dairesini tatilcilere kiralayan bir mülk sahibi olduğunu anladığımızda biraz geç olmuştu. Hayır en kötüsü de dairede yatak yerine bir kanepe ile karşılaşmak oldu :) Neyse ki otelin ( Bak yine otel dedim! Kesinlikle ağız alışkanlığı :)) yeri çok güzel yerdeydi. Terminalden buraya gelene kadar, bu küçük yerleşim yerinde görülmeye değer pek çok yeri görmüş olduk.


La Rotonde
Eşyaları bıraktıktan sonra bir şeyler yemek ve şehirde dolaşmak için dışarı çıktık. Yemek olayını riske atmamak (riskler: aç kalmak, çok para vermek… gibi) için çevrede Mc Donalds ya da Burger King var mı diye baktık. Görünürde yoktu, birilerine sormak gerekti. Burada öğrenci nüfusunun yoğun olduğunu da tam bu sırada fark ettik :) Halden anlayan bir öğrencinin yönlendirmesiyle Rotonde çeşmesinin bir ucundan Mirabeau caddesine girdik biraz yürüdükten sonra sol tarafta buraların yerli Burger’ı “Quick” karşımızdaydı. Menülerin isimleri bile Burger King’le aynıydı ama ne yazık ki lezzeti için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.


yerel burgerci "Quick" :)
Ertesi sabah Nice giden ilk otobüse yetişmek için erken kalktık. Gece konakladığımız dairemizde su ısıtıcısı vardı ve bu bize güne 1 fincan çay ile başlama fırsatı verdi ki, yurtdışında böyle bir fırsatı yakalamak pek kolay olmuyor. Evden çıktıktan sonra ev sahibinin isteği üzerine anahtarı kapının önündeki paspasın altına koyduk. Türkiye’de artık yapamadığımız bu hareketi özlemişiz :) 20′ sonra terminaldeydik. Biletlerin üzerinde Ligne 20 yazmasından hareketle 20 numaralı perona ilerledik. “Ligne” nin otobüs numarası olduğunu anlamamız biraz zaman aldı :) Neyse ki burası küçük bir terminal ve çoğu kişi Nice’ e gidiyor! Ayrıca Fransızlar kibar insanlar olabilir ama ilginçtir biz sorularımıza anlaşır cevapları daha çok buradaki İngiliz turistlerden aldık.


Aix en Provence Otobüs Terminali
Bu arada otobüs biletleri açık bilet olarak satılıyor, yani o gün içinde istediğin saatte kullanabiliyorsun.


Yaklaşık üç saat süren otobüs yolculuğunun sonunda Nice’ deydik. Ancak son durak ne yazık ki öngördüğümüz terminal değildi. Otobüs bizi “Côte d'Azur” terminaline bıraktı ve burası konaklayacağımız otele “1 saat” yürüme mesafesindeydi. Elbette tram, otobüs ya da taksi gibi ulaşım araçları Nice’de de mevcut. Ancak şansımıza şehir içi toplu taşıma araçlarının grevde olduğu bir günde etrafta taksi bulmak da pek kolay olmadı.

Nice'de greve denk geldik. Tram, otobüs
hiçbiri çalışmıyor :)
Neyse ki otelimize geç de olsa ulaştık. Bu arada oteli bulana kadar da küçük bir şehir turu yapmış olduk :) Program saatini biraz geciktirmiş olsak da planda herhangi bir değişiklik yapmayı düşünmedik. Otelimize 10 dakika yürüme mesafesinde olan “Nice Ville” tren istasyonuna gidip Monaco-Monte Carlo için gidiş dönüş tren biletlerimizi aldık (gidiş-dönüş 1 kişi için 7.50€ ödedik) ve yola koyulduk. 20 dakika sonra Monte Carlo’daydık. Bu bölgede tren ile ulaşım hızlı ve rahat. Ayrıca trafik sorunu yaşamadan gideceğin yere vardığın için ideal!

Monaco'dan Monte Carlo Manzarası
Monte Carlo’ya indiğimizde bizi ilk olarak bir “yat fuarı” karşıladı. Nice’deki grevden sonra, Monte Carlo’da yat fuarı süprizi hoş oldu :) Buraların zenginliği meşhur biliyorduk ama yat fuarının da etkisiyle etrafın daha bir gösterişli göründüğü de gerçekti.


Monaco'dan bir manzara
Monte Carlo’yu ve Monaco’yu yürüyerek yaklaşık üç saatte dolaştık. Monaco’da sarayı ya da Monte Carlo’da kumarhaneyi ve muhtelif görülmesi gereken bazı noktaları görmeyi ihmal etmedik ama… en çok buraların tepeden baktığımız manzarasını sevdik herhalde. Bir de gerçek zenginlerin nasıl göründüğü görmek biraz farklı bir deneyim oldu ;)

Monte Carlo'da Tarkan Konseri :)

Casino

Monaco-Monte Carlo gezimizden sonra gece konaklayacağımız Nice’e geri döndük. Nice’in en önemli caddesinden deniz istikametinde, Avenue Jean Médecin’de kısa bir yürüyüşten sonra, Place Massena’da fotoğraf çekip, çocuklar kadar yetişkinleri de eğlendiren su gösterisini izledik. Sahilde gezintinin ardından Castle Hill’e çıkarak Nice’e tepeden baktık ve sahili, denizi ile Nice’in muhteşem manzarasından günbatımının da katkısıyla büyülendik.

Place Massena

su gösterisi
Castle Hill'den Nice manzarası
Ertesi gün sıra Güney Fransa gezimizin son durağı olan Cannes’a gelmişti. Nice Ville’den trene atladık ve yarım saat sonra Cannes’daydık. Yine tren istasyonuna yakın bir yerde konaklayacağımız için şanslıydık. Böylece zamandan epey tasarruf edebildik.

Cannes şehir olarak çok güzel, denizi bir harika.. Ayrıca küçük olduğu için tüm şehri yürüyerek keşfetmek hiç de zor değil. Burada geçireceğimiz 1 gün 1 gece süre olarak çok kısa görünse de biz vaktimizi olabildiğince dolu dolu geçirmeyi başardık. Hatta havanın çok güzel olması sayesinde Cannes’da denize girme fırsatı bile bulduk. Gerçi su aşırı soğuktu ancak üzerine swarovski taşlar dökülmüş gibi bir deniz suyu gördüğünde insan çok fazla direnemiyor, bu ışıltılı denize dalmak istiyor. Biz de öyle yaptık :)


Cannes'da gün batımı

Son gün dönüş sırasında ise güzel bir sürprizle buradan ayrıldık. Uçağımız Marsilya’dan olduğu için Cannes’tan direkt Marsilya Havaalanına biletlerimizi almıştık. Aktarmalı (2 tren+1 otobüs) olarak Marsilya Havaalanına giderken ilk bindiğimiz trende muhteşem manzaralara şahit olduk. Denizin ışıltısı gözümüzü kamaştırdı. Eğer bu güzergâhta siz de treni tercih edecekseniz baştan uyarayım trende tarafınızı iyi seçin ;)





Chinchón Madrid

Madrid merkeze kısa mesafe uzaklıkta günübirlik geziye elverişli yerlerden birisi olan Chinchón’a ziyaretimiz tamamen tesadüf eseri oldu. Planımız Ávila’ya günübirlik bir ziyaretti. Ancak treni kaçırınca en azından günü kaçırmayalım diyerek Chinchón otobüsüne atlayıverdik..:)

Atocha Renfe istasyonundan metro ile Conde de Casal’a giderek buradan 337 numaralı otobüs ile (tek yön 4.20€ tutarındaki biletle) 45 dakika süren bir yolculuk sonunda Chinchón’a ulaştık.

Plaza Mayor (Panoramik)


Chinchón’a nasıl gidilir?

Atocha Renfe istasyonundan Metro “Hat 1” ile Valdecarros yönünde 2 durak gittikten sonra Pacífico’da inip “Hat 6” ya aktarma ile 1 durak sonra Conde de Casal’a ulaşabilirsiniz. Buradan 337 numaralı otobüs ile 45 dakikalık bir yolculuk sonunda Chinchón’dasınız.

Chinchón’a vardığımızda bizi ilk olarak otobüs durağının hemen arkasında yer alan “Convento de las Madres Clarisas” karşıladı. 16 yy da inşa edilmiş bu bina kilise ve manastır olarak kullanılıyormuş ve İspanyol barok mimarisinin örneklerinden biriymiş. Buradan tabelaları takip ederek “de los Huertos” caddesini geçerek Plaza Mayor’a ulaştık. Küçük bir meydan olan Plaza Mayor’da bizi eşeklerle tur atan çocuklar karşıladı. Çocukların heyecanı, sevincinin yanında eşeklerin tatlılığına diyecek yoktu. Karşılaştığımız bu güzel manzara bizi epey memnun etti.

Plazo Mayor'da Eşekli Tur

Tepeden Plaza Mayor


Plaza Mayor’da yer alan turist ofisine uğrayarak haritamızı aldıktan sonra şehir turuna başladık. Şehrin tamamını yürüyerek 2 saatten daha kısa sürede gezmek mümkün.

Chinchón’da Görülmesi Gereken Yerler:

-Plaza Mayor
-Torre del Reloj (Saat Kulesi)
-Iglesia de Nuestra Señora de la Asunción (Kilise)
-Castillo de los Condes (Kale)

Torre del Reloj

Castillo de los Condes

Turistik Tren

Şehir turumuzun sonunda Plaza Mayor’a dönerek, festival zamanları boğa koşuları ve boğa güreşlerinin yapıldığı bu meydanda yer alan “La Tahona”da bir şeyler atıştırarak yorgunluğumuzu attık.

atıştırmalık ahtapot :)


Chinchón’un yerel ürünleri:

-Anis (Anasonlu yerel içki)
-Ajo (Sarımsak)
-Vino (Şarap)

Ayrıca pastanelerinde bazı yerel tatlıları var ki, biz denemeden geçmedik :)

yerel ürünlerden örnekler

tatlı yemek için sırada beklemeniz gerekiyor :)

Chincón' daki şirin evlerden biri





SEGOVIA

Orta İspanya’da, Castilla y León bölgesinde yer alan ve Madrid’ten yaklaşık 1 saat uzaklıkta bulunan Segovia, günübirlik bir gezi için ideal bir seçenektir.

Segovia’ya tren ya da otobüsle ulaşım mümkündür. Ancak otobüs terminalinin Segovia şehir merkezine ve gezilecek-görülecek yerlere yakın olması, otobüsle ulaşımı daha çok tercih edilir kılmıştır. Otobüsler Madrid’te Moncloa (Línea 3) metro istasyonundan kalkmaktadır.

Segovia’da mutlaka görülmesi gereken yerler:

-Histórico Acueducto Romano (Tarihi Roma Su Kemeri)
-Plaza Mayor (Büyük Meydan)
-Catedral (Katedral)
-Alcázar (Kale)

Acueducto

Catedral

Alcázar

Bu sayılan yapıları görünce Segovia’nın dünyanın dört bir yanından bu kadar turisti nasıl çektiğini anlamak zor olmayacaktır. 

Madrid'ten Segovia'ya yaptığımız günübirlik gezinin özeti olan aşağıdaki videoda, altı saat süren gezintimizi altı dakikaya sığdırmaya çalıştık. Madrid'ten günübirlik gidilebilecek en güzel yerlerden birisi olan Segovia kesinlikle görülmeye değer bir yer ;)




BARSELONA

Dünyanın dört bir yanından turist akınına uğrayan Barselona’da görülmeye değer yerler elbette oldukça fazladır. Dolayısıyla çok zamanınız yoksa önceliklerinizi belirlemeniz ve ulaşım yolu tercihinizi ve güzergahınızı önceden planlamanız size kısa sürede çok yer görme imkanı sağlayacaktır.

Barselona’da geniş metro ağı sayesinde, metro ya da otobüsle görülmesi gereken her yere toplu taşıma ile ulaşmanız mümkündür. Sınırsız kullanımlık günlük kartlar, şehir içi ulaşımda ekonomik bir alternatiftir. Mesela biz, 1 gece 2 günlük Barselona ziyaretimizde “2 günlük” (sınırsız) travel card almayı tercih ettik. Kişi başı 14 € ödedik ve böylece metro, otobüs, tramvay gibi her türlü ulaşım aracında geçerli olan bu bilet sayesinde şehiriçi ulaşım için ayrıca bir harcamada bulunmamış olduk.

“Travel Card” ile ilgili ayrıntılı bilgi için → http://www.tmb.cat/en/barcelona-travel-card

Madrid Atocha’dan Renfe Ave (yüksek hızlı tren) ile iki buçuk saat süren yolculuktan sonra Barselona Sants Tren İstasyonundaydık (Estació de Barcelona-Sants). Buradan metro ile L5 Vall d’Hebron yönünde 6 durak sonra Sant Pau/Dos de Maig durağında indiğimizde otelimize sadece 5 dakika yürüme mesafesindeydik. Metro istasyonuna çok yakın olmasının yanı sıra, 1 gece konakladığımız “Hotel Medicis”→ http://www.medicishotel.com/en/ konum itibariyle gerçekten çok iyi bir yerde bulunuyordu. “Basilica de La Sagrada Familia” ya ve “Hospital de la Santa Creu i de Sant Pau” ya 5 dakika yürüme mesafesinde olması, ayrıca Park Güell’e giden otobüsün (92 numaralı otobüs) otelin önündeki duraktan geçiyor olması bize gezimiz süresince büyük avantaj sağladı.

Eşyalarımızı otele bıraktıktan sonra ilk durağımız tarihi hastane “Hospital de la Santa Creu i de Sant Pau” oldu. Gaudi Bulvarı’nın bir ucunda yer alan bu yapıdan, bulvarın diğer ucuna, Barselona’nın simge yapılarından en ünlüsü olan “Basilica de La Sagrada Familia” ya yürüyüşümüz ise 10 dakika sürmedi.

Tarihi Hastane “Hospital de la Santa Creu i de Sant Pau” 


Barselona, Gaudi’nin eserleri ile anlam kazanmış çok güzel bir şehir. Gaudi her ne kadar bu yapıyı tamamlayamadan bu dünyadan göçmüş olsa da arkasında bıraktığı yarım kalmış bu Bazilika gösterişli mimarisiyle insanı büyülüyor. Bazilika’nın içine girmek isterseniz uzun kuyrukları ve en az 1-2 saat sırada beklemeyi göze almanız gerekecektir. Tabii biletinizi online almanız da mümkün. → http://www.sagradafamilia.org/en/ Biletinizi internetten aldığınız takdirde zamandan epey tasarruf edeceğinize emin olabilirsiniz.

Basilica de La Sagrada Familia


Sagrada Familia’nın içinden bir görüntü

Sagrada Familia’nın kapısı

Ülkemizde ve hatta dünyada, Barselona deyince çoğu kişinin aklına herhalde ilk olarak futbol kulübü gelecektir. Eğer ilginiz varsa gelmişken Sagrada Familia’nın karşısındaki mağazayı (official store) gezmeden geçmeyin derim.

“Basilica de La Sagrada Familia” dan sonraki durağımız “Park Güell” e ilk gün otelin önünden direkt otobüs olduğunu bilmediğimiz için biraz zahmetli olan metro+otobüs yolunu kullanarak ulaştık.

Sagrada Familia önündeki metro istasyonundan L5 Cornella yönünde 1 durak gidip Verdaguer’de inip L4 hattına geçtik. L4 Trintat Nova yönünde 1 durak sonra Joanic’te indik. Metrodan çıkınca Carrer de Escorial caddesindeki “1984” numaralı duraktan “116” numaralı otobüsle Park Güell’e ulaşmamız yarım saat sürmese de, aktarmalı yolculukların yorucu olduğunu bir kez daha deneyimlemiş olduk.

Park Güell’e ulaştık ama ne yazık ki burası da turist istilasına uğradığı için ancak 18:00 den sonra gezebilmemizin mümkün olduğu söylendi. Daha üç saat vardı ve burada beklemek pek akıllıca olmayacaktı. Biz de vakit kaybetmemek adına ertesi gün 10:30 da giriş yapmak üzere biletlerimizi aldık (kişi başı 8 €) ve oradan ayrıldık. Bu zaman kaybı ve yorgunluğu yaşamamak adına, yeri gelmişken, Park Güell için de biletlerin online alınabileceğini belirtmek isterim. → http://www.parkguell.cat/en/

Park Güell’in önünde indiğimiz duraktan tekrar 116 nolu otobüse binip L3 Lesseps metro istasyonunda indik. Buradan (Zona Universitaria yönünde) 4 durak sonra “Plaça de Catalunya” daydık.

Catalunya metro durağı çıkışı

Plaça de Catalunya

“Plaça de Catalunya” büyük bir meydan. Metrodan çıkınca ilk olarak biraz soluklanmak için Zurich Cafe’de oturalım dedik. Çaylarımızı içtikten sonra önce meydanda bir tur attık, daha sonra meşhur “La Rambla” caddesindeki akıntıya kendimizi bıraktık. Ortada geniş bir yaya yolu, ağaçlar, cafeler, insanlar ve yaya yolunun iki yanında tek şerit akan trafik… etkileyici!

La Rambla

Barselona güzel şehir.. Rüya gibi bir şehir.. Dolayısıyla bu güzellikleri görmek isteyenlerin dünyanın dört bir yanından buraya akın etmesi de doğal ama şehirde gezerken turist kalabalığının insanı ayrıca yorduğu da bir gerçek. “Misafir misafiri, ev sahibi hiçbirisini istemez.” özlü sözü geliyor aklıma :) Biz hadi 1-2 gün kalıp gideceğiz ama Barselonalıların işi zor. Onlar da epey bunalmış olmalılar ki duvarlar “Tourists Go Home” stickerlarından geçilmiyor.

La Rambla’da biraz ilerledikten sonra sağ tarafta pazar yerini “Mercat Boqueria” görüp içeriye daldık. Meyveler, tatlılar göz alıcıydı.. rengarenk farklı bir dünya var içeride..

Mercat Boqueria

Buradan çıkınca acıktığımızı iyice hissetmeye başlamıştık. Neyse ki yemekleri çok lezzetli bir esnaf lokantasına çok yakındık. Evet evet Romesco :) La Rambla üzerindeki Liceu metro girişinden sonra Carrer de Sant Pau caddesi yönünde sağa dönüp ilerlediğinizde ilk aradan sağa dönünce solda Romesco karşınızda! Doyurucu ve lezzetli yemekler konusunda üzerlerine yok! Hem de Barselona’nın en turistik bölgesinde cep yakmayan uygun fiyatlarla hizmet veriyorlar.

Romesco

Esnaf lokantasının hesabı da böyle olur :)


Yemekten sonra tekrar La Rambla’ya çıktık. Bu sefer yolun karşı tarafında bir ara sokağa daldık. Bu sayede Barselona Katedrali, Gotik Bölge, Plaça Reial ve belediye binası gibi önemli noktaları da görmüş olduk.

Plaça Reial


Belediye binası


Bu arada La Rambla'nın Romesco tarafında ise Çağdaş Sanatlar Müzesi ve Katalan Ulusal Kütüphanesi olduğunu belirtelim.

Çağdaş Sanatlar Müzesi

Katalan Ulusal Kütüphanesi 

Katalan Ulusal Kütüphanesi 

Tekrar La Rambla’ya çıkıp ilerlediğimizde artık yolun sonuna gelmiştik. Colomb Anıtı’nın yer aldığı meydana çıktık. 1 gün içinde bir çok güzel yer görmüş olmanın verdiği mutluğun yanında hissedilen yorgunluğun artması artık otele dönme vaktimizin geldiğini gösteriyordu. “Mirador de Colom” a en yakın metro durağı L3 Drassanes’ten otelimize doğru yola çıktık.

Mirador de Colom

Ertesi sabah 10:30 da Park Güell’de olmamız gerektiği için çok geç olmadan uyumak gerekiyordu. Ama güzel haberi resepsiyonda görevli arkadaş söyledi. Otelin önündeki otobüs durağından 92 numaralı otobüsle 15-20 dakikada Park Güell’e gitmek mümkünmüş. Bu güzel haber bize sabah biraz daha geç uyanma fırsatı sunuyordu. Değeri paha biçilemezdi :)

Neyse ki iyi bir uykunun ardından ertesi sabah güne zinde başlamak mümkün olmuştu. Biletimizdeki giriş saati itibariyle tam vaktinde, yani 10:30 da Park Güell’deydik. Bu arada giriş saatlerinde yarım saat kadar bir esneklik sağlıyorlar ancak bunun dışında bir tolerans göstermeleri zormuş, dikkat!

Park Güell

Park Güell’de yaklaşık 3 saat geçirdikten sonra, ki nasıl geçtiği konusunda en ufak bir fikrim yok, bu sefer çok uzak olmayan L3 Lesseps metro durağına otobüsle değil de yürüyerek gitmeye karar verdik ve elbette yol üstündeki hediyelikçilerin gazabına uğradık :) İyi ki de öyle yapmışız…

L3 Lesseps durağından metroyla L3 L5 Diagonal durağına geçtik. Burada yine Gaudi’ye ait iki önemli yapıyı gördük. Metrodan çıkınca önce sol tarafta Casa Milá “La Pedrera”, biraz ilerlediğinizde caddenin sağ tarafında ise Casa Batlló ile büyülendik. “Passeig de Grácia” geniş bir cadde, bu iki önemli yapının yanı sıra cadde üzerindeki diğer binalar da oldukça göz alıcıydı. Hatta sokak aydınlatmaları ve hemen altında bunlara bitişik banklara diyecek söz bulamıyorum. Sanki bir evin misafir odasındaymışız gibi.. Ne kadar ince düşünülmüş.. Ne kadar zevkli..

Casa Milá “La Pedrera

Casa Batlló

Ne yazık ki bu güzellikler karın doyurmuyor :)  İşte tam bu esnada Casa Batlló karşısında Mc Donalds gözümüze çarptı. Zamanlama harika! Böylece Casa Batlló’ya nazır yemek yemenin ayrıcalığını da yaşamış olduk.

Zamanımız daraldığı için tekrar L3 L5 Diagonal metro durağına döndük. Aslında buradan yürüyerek devam edip Plaça Catalunya’ya çıkabilirdik. Ama Plaça Espanya’ya gitmek için metro kulanmak gerekiyordu. Metro L1 L3 L8 hatlarının geçtiği Espanya durağında yer alan Plaça Espanya (İspanya Meydanı) Barselona’daki önemli turistik noktalardan biri. Mesela Barselona’nın simge yapılarından biri olan “Katalan Ulusal Sanat Müzesi” (MNAC-Museu Nacional d’Art de Catalunya) burada yer alıyor. Müze her turist gibi ihtişamlı binasıyla bizi de büyüledi. 


Katalan Ulusal Sanat Müzesi
Katalan Ulusal Sanat Müzesi'nden şehre bakış


Buradan şehre, şehrin uzak uçlarındaki yapılara bakmak ise ayrı keyifliydi. Fotoğraf makinemin zoom özelliğinin böyle zamanlardaki dürbün işlevini seviyorum :) Mesela Torre Agbar’ı buradan bu sayede görebildik. Ama zamanımız olsaydı metro L1 Glóries durağında inmemiz gerektiğini de biliyorduk. Bunun dışında zamanınız olursa müzenin arka tarafında yer alan bahçeleri (mesela, Jardins del Laribal) görmenizi tavsiye ederim. İnsan huzur buluyor.

Torre Agbar


Akşam saat 19:00 da trenimiz vardı ama Barselona’dan ayrılmadan önce, Romesco’da güzel bir yemeğin ardından son bir kez La Rambla’da bir tur atmak, kimsenin reddedemeyeceği bir teklifti. Yani Barselona’da son ana kadar zamanımızı dolu dolu kullandık ve sonunda Barselona-Sants tren istasyonundan bu büyüleyici şehirden ayrıldık…


Barselona-Sants tren istasyonu